Çanakkale Zaferi`nin 97. yılının kutlama etkinlikleri çerçevesinde Bursa`ya Yavuz Bülent Bakiler gelecek dediler. Gittim, dinledim ve sizler için aktarıyorum.
76 yaşında olmasına rağmen beklediğimden daha iyi bir performans sergiledi. Kesintisiz ve duraksamaksızın tam tamına 2 saat konuştu. Hitabet üstadı olduğu öylesine aşikar ki; çıkışta görüştüğüm herkes vaktin nasıl bu kadar hızlı geçebildiğini konuşuyordu. Yavuz Bülent Bakiler konuşmaya başlamadan önce enfes bir ney ziyafeti çektik. İsmini unuttuğum için beni bagışlasın, iyi bir ney üstadı 'Yemen Türküsü' ve 'Çanakkale Türküsü'nü neyiyle çok enfes şekilde üfledi.
Yazıyı kaleme almamdaki asıl sebebe gelince Koca Ermiş'in zamanımızın Dede Korkut'unun 76 yıldan damıtıp, heybesine koyup bize sundukları...



Eğitim sistemimizde yabancı dil eğitimi almış her Türk gencinin içinde olduğu gibi, benim içimde de yabancı bir dili konuşabilmek uhde olarak kaldı. 

     

       Normal şartlarda başlığımız 'Yabancı Dil Nasıl Öğrenilmeli?' olmalıydı. Fakat meramımı tam anlamıyla ifade etmeyeceğini düşündüğüm için eskilerin deyimiyle 'mefhumu muhalefetten' hareketle yabancı bir dilin nasıl öğrenilmeyeceğini ortaya koyup zaten asıl maksat olan yabancı bir dilin nasıl öğrenileceği sonucuna ulaşacağız. Biliyorum uzun ve sıkıcı bir girizgah oldu ama aşağıdaki 7 maddeyi okuyunca bu giriş kısmına hak vereceksiniz.

   Van depreminde hayatlarını kaybeden öğretmenleri unutmayalım, hatırlanması gereken şeyler listesine alalım. 75 can taşlar altında kaldı, evlerinden çok uzakta.Gayeleri eğitimdi, ekmekti. 75 can ama her birinin farklı bir öyküsü, her birinin eksikliği hissedilecek bir yeri vardı şu fani hayatta. Önce siz MEB'in sitesinde yayımlanan şu müziği dinleyin!

                                     
          Bu nasıl müziktir ya Hu! Bu ne kancadır gönlümüze takıldı! Bu nedir kulağımızdaki örsü üzengiye vurdu, kırdı geçirdi! Dempemde hayatını kaybeden öğretmenlerin anısına! Bazen para pul, bazen mevki makam. Herşeyi sil Rabbim. Kalsın yüreğimizde tek; bu vatanın mümbit topraklarına tırnaklarımızla fidan dikme işi, eğitim aşkı... 


         Konu nasıl oraya vardı bilmiyorum ama 'İlk insan Adem Babamız' deyince ben, öğrencilerimden biri parmak kaldırıp Allah'ın Adem Babamızı nasıl yarattığını sordu. Ne tür bir cevap vermem gerektiğini düşünürken, sahnedeki acemi boksör gibi beklenmedik ikinci bir kroşe ile karşılaştım; bir diğer öğrencim: Peki o zaman Allah'ı kim yarattı? diye soruverdi.