“Vel-hasılı Bursa, Su Fabrikalarından Ibarettir.”

, , 3 comments
Annem kendi çapında bir Bursa aşığıdır. Sık sık çarşıya gider, cami türbeleri gezer ve derki: "Bursa'da gezeceksin çeşmelerinden bol bol su içeceksin." Kanımca annem Bursa'daki birçok insan gibi 17. yy. seyyahı Evliya Çelebi'nin “ve'l-hasılı Bursa, sudan ibarettir.” sözünde takılı kalmış. Bizler 21. yy. zamaneleri olarak, gelecek nesillere bu yüzyılın başında Bursa'nın neyden ibaret olduğunu not düşelim. Buyrun..

Geçen akşam su arıtma cihazı pazarlayan iki genç evime misafir oldu ve çeşme suyu üzerinde bazı testler yaptılar. Üç bardak su getirdim test için. Birinci bardakta çeşme suyu, ikincisinde kaynatılmış çeşme suyu ve üçüncüsünde ise Bursa dağlarından çıkan, eskiden çeşmemizden akan ama şimdi para ile satın aldığımız damacana suyu vardı. Manyetik bir aleti kullanarak bardakların içerisinde birer dakika tuttu. Sularda birbirine oranla farklı değişiklikler oldu. Şöyleki: Yemeklerimizi yaptığımız, bulaşıklarımızı yıkadığımız hatta çoğumuzun hala içtiği çeşme suyunun üzerinde demir tozunu andıran bir pislik tabakası oluştu. Kaynatılmış çeşme suyunda da aynı tabaka fakat biraz daha ince şekilde oluştu. Damacana suyunda ise çok küçük bir renk değişimi oldu. Anladığım kadarıyla çeşme suyu ve kaynatılmış su içmeye müsait değil. Gelgelelim işin aslına ve beni çıldırtan kısmına.

Evliya Çelebi demişti ya, Bursa sudan ibarettir diye. Hayır arkadaşlar Bursa en tatlı/temiz/yumuşak suyu godaman firmalara paylaştırılmış su fabrikalarından ve çeşmelerinden akan pis/klorlu/kireçli sudan ibarettir. Daha 10 yıl öncesine kadar çeşmemizdeki su, en azından bazı mahallelerimizde Uludağ'ın suyuydu. Şimdi ise Bursa'nın bütün suyu Doğancı Barajı'ndan getirliyor ve çeşmelerimize neredeyse sırf 'klor' ve 'kireç' boca ediliyor. Sırtını Uludağ'a yaslamış Bursa'ya reva mı bu? Çeşmemden akan güzelim suyu pazarlayıp halkını tecavüz edilmiş damacanalara mahkum etmek marifetse, Bursa'yı yönetemeyenlerin marfetsizliği olarak yöneticilerin yüzlerine şamar gibi vurulsun.

Çok söze ne hacet, 21.yy. başında: “Ve'l-hasılı Bursa, su fabrikalarından ibarettir.”

3 yorum:

@tiş dedi ki...

Bende bunu anlamıyorum.Bir şehrin vali, belediye başkanı ve de su işlerinden sorumlu kişiler herşeyden önce halkına en temiz ve sağlıklı suyu vermek zorunda iken nasıl oluyorda bir şekilde gaspediliyor bu hak.Bu konu da başka bir örnek Eskişehir'i vereyim.Eskişehir su açısından Bursa kadar şanslı değil fakat, Belediye Eskişehir'in tek doğal ve tatlı su kaynağı Kalabak suyunu damacanalayıp, anlaştığı dağıtım kamyonlarıyla her sokağa götürüyor.Bu hizmet için damacana başına da 90krş alıyordu geçen seneye kadar.Bu sene en fazla 1 Tl olmuştur.Peki bizler, yani Bursa da yaşayan, çalışan, üreten ve Bursa'ya değer katan kişiler damacana su almak istesek neden bu kadar bol su kaynaklarına rağmen daha fazla ödüyoruz.Bence Eskişehir'de ki model çok güzel.Bursa da da uygulanmalı.En azında gaspedilmiş hakkın ufakta olsa bir geri ödemesi olur.

LamRa dedi ki...

Olmamasından, hiç yoktan, büsbütün mahrum edilmekten bence de iyidir. En azından o olsun ya..Büyükerşeni tebrik etnek gerek eğer o başlatmışsa bu işi, başlatmasa bile sürdürüğü için..

m d dedi ki...

Her seyi paraya cevirme anlayisi gercekten insani deli ediyor dusundukce. Suda oldugu gibi mesela otoparklar, kopruler neden ucretli ya da neden ucretsiz alternatifi yok. Vergimizi odedigimizde vergimizle ne yapiyorlar da yolun, koprunun parasini aliyorlar. Eger her hizmetin bedelini odeyeceksek neden kdv, gelir vergisi, otv, vb, vb, vb... bi dunya vergi kesiliyor. Dusunmemek lazim delirmemek icin, zaten onlar da boylesini istiyorlar..